NCMEC, tam adıyla National Center for Missing and Exploited Children (Kayıp ve İstismar Edilen Çocuklar Ulusal Merkezi) anlamına gelir. NCMEC, Amerika Birleşik Devletleri’nde çocukların kaybolması, çocuk istismarı ve çocuk pornografisi gibi konularda faaliyet gösteren bir kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur.
NCMEC, 1984 yılında, kayıp çocukların bulunması ve çocuklara yönelik istismarı önleme amacıyla kurulmuştur. Merkez, kayıp çocukları bulma çabalarını destekler, çocukların cinsel istismarına karşı farkındalık yaratır ve çocuk pornografisi gibi suçları bildirme ve önleme çalışmalarında yer alır. NCMEC, aynı zamanda ebeveynlere ve çocuklara güvenli internet kullanımı hakkında eğitimler ve kaynaklar sunar. NCMEC, kayıp çocuk raporları alır, bu raporları inceleyerek kayıp çocukların bulunmasına yardımcı olur ve çocuk istismarı vakalarının bildirilmesi ve mücadele edilmesi için işbirliği yapar. Ayrıca, NCMEC, çocukları kaçırma veya istismar etme riski olan bireyleri tanımlayan ve halka duyuran “Çocuk İstismarı İçin En Çok Arananlar” programını yürütmektedir. NCMEC’nin misyonu, çocukların güvenliğini sağlamak, kayıp çocukların bulunmasına yardımcı olmak ve çocukları istismardan korumaktır. Ayrıntılı bilgi: https://www.missingkids.org/
NCMEC RAPORLARI
NCMEC raporları, çocuk pornosu veya çocukların cinsel istismarıyla ilgili bilgileri içeren raporlardır. NCMEC, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çocuk pornosu vakalarını inceleyen ve bu suçları bildirme ve önleme çalışmalarında yer alan bir kuruluştur.
NCMEC, çocuk pornosuyla ilgili olarak toplumun dikkatini çekmek ve farkındalık yaratmak için çeşitli faaliyetler yürütür. Raporlar, genellikle çocuk pornosu içeren materyallerin tespit edilmesi, bildirilmesi ve bu suçları işleyenlerin izlenmesiyle ilgili bilgileri içerir. Bu raporlar, çocukların güvenliğini sağlamak ve çocuk pornosuyla mücadele etmek için hukuki süreçlerde kullanılmaktadır.
NCMEC, çocuk pornosu raporlarına yanıt olarak hukuki makamlara ve ilgili kolluk kuvvetlerine yardımcı olur. Aynı zamanda, internet üzerinde çocuk pornosu materyallerini barındıran web sitelerinin kapatılması ve bu tür suçları işleyen kişilerin tespit edilmesi için işbirliği yapar.
NCMEC raporları, çocuk pornosuyla mücadelede çok önemli bir rol oynar ve bu konuda bilinçlenme, önleme ve yasal yaptırım süreçlerine katkı sağlar. Ancak, NCMEC raporları hukuki süreçlerde kullanılmak üzere yetkililere iletilir ve hukuki değerlendirme ve adli soruşturma süreçleri bu raporların ardından yürütülür. NCMEC, öncelikle Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren bir kuruluş olup, Amerika’daki kayıp çocuklar ve çocukların istismarıyla ilgili konulara odaklanır. Ancak, uluslararası düzeyde işbirliği yaparak diğer ülkelerdeki benzer kurumlar ve hukuki makamlarla bilgi paylaşımı gerçekleştirebilir. Türkiye, NCMEC ile işbirliği yapan ülkelerden biridir. Dolayısıyla Türkiye’de NCMEC tarafından çocuklara ilişkin müstehcen görüntülerin internet ortamında paylaşıldığı tespit edilmesi halinde, ilgili paylaşımı yapan kişinin IP bilgileri ve varsa sosyal medya hesapları (Facebook, Instagram, Twitter, Google+, Gmail vb.) Türkiye’de Siber Suçlar Daire Başkanlığına gönderilir. Tespit edilen IP bilgisinin gerçek kullanıcısı tespit edilir ve dosya kişinin yaşadığı il savcılığına gönderilir. Neticesinde ise şahıs hakkında müstehcenlik suçundan hukuki işlem başlatılır.
NCMEC / MÜSTEHCENLİK DAVALARINDA YARGILAMA USULÜ
Yukarıda ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere, NCMEC raporlarına dayanılarak çocuk pornografisi paylaşımına ilişkin tespitin yapılması, raporun Türkiye’ye gönderilmesi ve Türk adli makamlarınca sorumluların tespit edilmesi oldukça uzun bir süreci kapsamaktadır. Bu husus, yargılamaların yapıldığı iddia edilen paylaşımlardan yıllar sonra başlamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla yıllar sonra başlatılan yargılamalarda birçok delilin yok olması ya da toplanamaması sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen hakkında rapor dışında hiçbir delil bulunmayan, bilgisayarları ya da telefonları gibi dijital materyalleri dahi incelenme olanağı olmayan ve emniyetteki ifadesinde suçlamaları açıkça reddeden şahıslar hakkında da sadece rapora dayanarak davalar açılmakta, müstehcenlik suçundan cezalandırma istenmektedir. Birçok teknik husus içeren bu raporları değerlendirmek tamamen mahkemelerin inisiyatifine bırakılmakta, verilen kararlar Yargıtay’a gidememekte; dolayısıyla yurt genelinde uygulama birliği sağlanamamaktadır.
MÜSTEHCENLİK SUÇUNUN CEZASI
Konu, TCK m. 226/3’de düzenlenmiştir.
“Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır”
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, TCK m. 226/3 uyarınca müstehcenlik suçunun cezası 5 yıldan 10 yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Oldukça yüksek bir ceza olmasına karşılık davalar Asliye Ceza Mahkemelerinde görülmekte; üst ve alt haddi sebebiyle İstinaf Mahkemelerinde kesinleşmektedir.
NCMEC / MÜSTEHCENLİK DAVALARINA BAKAN AVUKATLAR
Ayrıntılarıyla aktarıldığı üzere NCMEC raporlarına dayanılarak TCK m. 226/3 uyarınca açılan müstehcenlik davaları kişileri çok yüksek bir ceza müeyyidesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Halbuki bu konuda Türkiye’de yargılanan şahısların çoğu, iddia edilen paylaşımı hayatı boyunca hiç görmediğini ifade etmektedir. NCMEC raporu dışında hakkında hiçbir delil bulunmayan kişilerin haklı savunmaları itibar görmemekte, haklarında 5 yıldan başlayan hapis istemli davalar açılmakta ve konu Mahkemenin inisiyatifine bırakılmaktadır. Dolayısıyla bu yargılamalarda kişinin kaderi yargılamayı yapan Asliye Ceza Mahkemesi hakimi ile sanığı savunmaya çalışan ceza avukatı arasındaki hukuki tartışmaya kalmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, NCMEC / müstetcenlik davalarına bakan avukat arayışlarınızda raporu ve mahiyetini bilen, bilişim sistemlerine hakim; paylaşımın şahsın iradesi dışında sebeplerle (virüsler, trojanlar vb.) yapılmış olabileceğini ve işbu raporların kesin delil niteliği olmadığını anlatabilecek kişilere odaklanmanızı tavsiye ederiz. Genç ve enerjik bir avukat portföyüne sahip ilimiz İzmir’de bu koşulları sağlayan birçok avukat bulunduğu şüphesizdir.
Av. Ramazan Sertan Safsöz
Gelen yoğun istek üzerine;
NCMEC DAVALARI BERAAT GEREKÇELERİ
Son dönemde NCMEC raporuna dayanılarak açılan davaların yoğunluk göstermesi ve özellikle uzak şehirlerde bulunuyor olmaları nedeniyle davalarını üstlenemediğimiz sitemiz kullanıcıları tarafından sıkça sorulması nedeniyle, mahkemelerce işbu davalara yönelik verilen beraat kararlarından birkaçının gerekçelerinden atıfta bulunma ihtiyacı hissediyoruz.
İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesi, 7 celse süren uzun bir yargılama süreci sonunda 2024 yılında "...Dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunması, NCMEC raporu, tutanak, BTK kayıtları, izlenen görüntüler ile olayın seyri nazara alındığında, sanığın olay tarihinde facebook hesabından kız çocuğunun üzerinde kıyafetleri olmadığı hâlde müzik eşliğinde dans ettiğinin görüldüğü 1 dakika 7 saniye süreli müstehcen bir videoyu paylaştığı iddia edilmiş ise de; sanığın samimi beyanlarına ve yeminli tanık beyanına göre sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair, soyut iddia dışında sanığın mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği kanaati mahkememizde oluşmuş." gerekçelerine yer vermek suretiyle sanığın beraatına karar vermiştir.
Manisa 6. Asliye Ceza Mahkemesi, yargılamanın henüz ilk duruşmasında (tek celsede) "...Sanığın alınan savunmasında XXX gsm numaralı hattın şahsi kullandığı hat olduğunu, şuan "XXX" adında bir instagram hesabı bulunduğunu, bu hesabı aktif olarak 2 yıldır kullandığını, daha önceki instagram hesabının çalındığını, paylaşımları kendisinin yapmadığını, çalındıktan sonra yapılmış olabileceğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği, Yapılan incelemede tespit edilen IP'nin nat IP olduğu dolayısıyla doğru kullanıcıyı göstermediği, yapılan araştırmada da suça konu hesabın pasif olarak görüldü, dolayısıyla araştırma yapılamadığı, IP numarasının tespiti için BTS Avukatlık Bürosunun da bu tür yazılara olumsuz cevap verildiğinin mahkememizce diğer dosyalardan bilindiği, sanığın savunması doğrultusunda gerçekten de sanığın başkaca bir aktif hesabının bulunduğunun anlaşıldığı ve yine sanığın dosya arasına sunulduğu hesabının çalındığına ilişkin 2021 tarihinde atmış olduğu maillerin olduğunun anlaşıldığı, söz konusu hesaba tanımlı telefon numarasının sanığa ait olduğu anlaşılmışsa da, hesabın ele geçirildikten sonra telefon numarasının değiştirilmiş olabileceği, söz konusu telefon numarasının paylaşım tarihinde görülen telefon numarası olduğu, bu nedenle hesabın bağlı bulunduğu telefon numarasının sanığa ait olmasının tek başına sanığın bu paylaşımı yaptığını göstermeyeceği, sanığın hesabın başkaları tarafından ele geçirildiğine ilişkin savunmasının çürütülmesi gerektiği ancak dosyada bulunan deliller ile bu savunmanın çürütülemediği, buna göre sanığın inkara yönelik savunmasının aksine atılı suçu işlediğini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delil bulunmadığı anlaşılmakla..." gerekçelerine yer vermek suretiyle sanığın beraatına karar vermiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi 2024 yılında dosya üzerinden yaptığı inceleme neticesinde, "...Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; XXX tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna göre sanığın müstehcen görüntüyü iki kez paylaştığının iddia edildiği, aynı bilirkişi raporunda [email protected] adresinin sanığın kullandığının tespit edilmesine rağmen bu hesabın teyide muhtaç veri olduğu, rızası dışında ele geçirilmiş olabileceği gibi paylaşımların sonradan değiştirebileceğinin belirtildiği, Sanığın da böyle bir paylaşımda bulunmadığını sorgu ve savunmalarında ısrarla belirttiği, Savunma tarafının sunduğu ve Adli Bilişim uzmanı Dr. XXX tarafından düzenlenen rapor da da adı geçen müstehcen yayının sanık tarafından yapıldığının şüpheden uzak bir şekilde ortaya konamadığının belirtildiği, bu raporunda bilimsel verilerle aksinin ispatlanamadığı, Adı geçen müstehcen yayınların sanığın kullandığı dijital materyallerde de bulunmadığı göz önüne alındığında, maddi vakıanın sanık tarafında gerçekleştirildiğine ilişkin şüpheden uzak kesin ve yeterli delil elde edilemediği ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar vermek hukuka aykırı görülmekle," gerekçelerine yer vermek suretiyle, İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünün kaldırılmasına ve sanığın üzerine atılı suçtan beraatına karar vermiştir.
Daha fazla karar örneği için danışmanlık hizmeti almanızı tavsiye ederiz.