Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve TBMM’nin açılması ile birlikte Genel Kurula sunulacağı iddia edilen 2019 yargı reformu stratejisi kitapçığı yayımlandı. “Yargıda reform” adı altında kamuoyuna sunulan ve yanlış anlaşılmasının da etkisiyle toplumun pek çok kesimi tarafından büyük beklentilerle takip edilen reforma ilişkin kitapçığın uygulama pratiklerine yansıması yönünden incelenmesini ve irdelenmesini faydalı buluyoruz. Zira Bakanlık bürokratlarınca, adliyelerin işleyişlerinden, kapasitelerinden ve personel kabiliyetlerinden bihaber şekilde; masa başında hazırlanan düzenlemelerin pratikte hiç de umulduğu sonucu vermediğine geçmişte de şahit olduk. Dolayısıyla ilkeler üzerinden ve Türk yargısının tüm problemlerini çözeceğini iddia eden soyut ve genel düzenlemelere karşı mesafeli ve dikkatli yaklaşmamızın anlaşılabilir bulunması gerekiyor. Bununla birlikte paketin içine göz atacak olursak:
Belge, giriş bölümünde yapılan çalışmaların amacını “hukuk devletinin güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, etkin ve hızlı işleyen bir adalet sisteminin oluşturulması amaçlanmıştır. Bu Belge de aynı amaç çerçevesinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçların gözetilmesi suretiyle hazırlanmıştır.” cümleleriyle tanımlıyor. Yani amaç, etkin ve hızlı işleyen bir adalet sistemi. Peki içerik bunu sağlayacak mı? İnceleyip görelim.
Yeni Yargı Reformu Stratejisi’nde 9 amaç, 63 hedef ve 256 faaliyet yer aldığı belirtilmekte. Amaç listesinin ilk sırasında, hak ve özgürlüklerin koruması ve geliştirilmesi yer alıyor. Bu amaca ilişkin ilk somut adım olarak da Yargı mensuplarının insan haklarına ilişkin duyarlılık ve farkındalığının artırılması için bir dizi eğitim ve farkındalık çalışması olarak gösteriliyor. İçinde bulunduğumuz ideolojik kutuplaşmanın keskinliği ve toplumun karşı görüşlere tahammülsüzlüğü, daha da fenası mevcut durumun siyaset kurumlarınca beslendiği bir ortamda, zorunluluk gereği katıldığı eğitimde uyuklayan hakim ya da savcıdan aldığı iki seminer bir eğitim neticesinde insan haklarına ilişkin duyarlılığının ve farkındalığının gelişeceğini ummak oldukça iyimser bir yaklaşım olacaktır.
Belge, İfade özgürlüğüne ilişkin mevzuat ve uygulama analiz edilerek, bireylerin hak ve özgürlük alanlarını daha da genişletecek düzenlemeler yapılacağını ifade etmekte. Bununla birlikte başta Terörle Mücadele Kanunu olmak üzere tam olarak hangi mevzuatta ve ne tür değişiklikler yapılacağına ilişkin bilgi ise yer almamakta. Bu yönüyle belirgin ve somut bir iyileştirmeden söz edebilmek en azından şu aşamada mümkün değil.
Peki reform baştan sona faydasız mı? Hiçbir etkin çözüm yok mu? Af söylentileri doğru değil mi?
Öncelikle bu bir af düzenlemesi değil. Ufukta bir af uygulaması da görülmüyor, bunu belirtmekte yarar var. Diğer soruların cevaplarını ise aramaya devam edeceğiz.
Av. Ramazan Sertan SAFSÖZ