Aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların en bilineli hiç kuşkusuz ki boşanma davaları. Belediyelerin yetki verdiği kurumlardan gün almak suretiyle iki şahit ile kolaylıkla gerçekleşen evlilik birliği, başlangıcının aksine bir o kadar zor ve çetrefilli süreçler neticesinde sona erebiliyor. Evlilik birliğini sona erdirmenin belki de tek ve en kolay yolu hiç şüphesiz Anlaşmalı boşanma davası. Tarafların karşılıklı uzlaşısı ve rızası ile gerçekleşen bu boşanma tipi hakkında önceki makalemizde ayrıntılı bilgiler vermiştik. Bununla birlikte tarafların uzlaşması her zaman mümkün olmamakta. Bu durum bazen taraflardan sadece birinin boşanmayı isteyip diğerinin istememesi şeklinde gerçekleşirken bazen de velayet, nafaka ya da tazminat gibi boşanmanın ferileri konusunda anlaşamamak şeklinde gerçekleşebiliyor. Bu anlaşamama durumu neticesinde boşanmak isteyen tarafa ya da taraflara tek yol olarak çekişmeli boşanma davasını kalıyor. Konuyu farklı varyasyonlar düzeyinde ele alıp sınıflandıralım.
1- Taraflardan sadece birinin boşanmak isteyip diğerinin istememesi durumu
Bu durumda taraflardan boşanmak isteyen kişi tarafından boşanma davası açılır ve evlilik birliğinin diğer tarafı davanın sadece davalısı pozisyonunu alır. Davacı pozisyonundaki boşanmak isteyen eş, dava dilekçesinde boşanma başta olmak üzere nafaka, çocukların velayeti ve maddi manevi tazminat istemlerinde bulunabilir. Boşanmak istemeyen eş davalı sıfatında bulunduğundan davanın sadece reddini isteyebilecektir. Bir başka anlatımla, davacı yanın taleplerine karşı savunma yapmak suretiyle istemlerin haksız olduğunu ileri sürebilecek ancak boşanmanın gerçekleşmesi halinde kendisine yönelik hak taleplerinde bulunamayacaktır.
Davalı yanın davanın reddini istediği bu davada, davacı yan davalının boşanmada kusurlu olduğunu ispatla mükelleftir. Eğer davalı yanın kusuru ispat edilebilirse, davanın kabulüne karar verilir. Böylelikle davacının boşanma dışında kalan talepleri de değerlendirilecektir. Kusur ispat edilemezse, dava reddedilebilir.
Üçüncü bir seçenek olarak ise Hakim “ayrılık kararı” verebilir. Bu karar boşanmadan farkı olarak taraflara sadece ayrı yaşama hakkı vermektedir. Tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülükleri devam eder. Belirli bir süre şeklinde verilebilen ayrılık kararı en çok 3 yıl olabilecektir. Verilen sürenin sonunda taraflar evlilik birliklerinin son bulduğunu ve evliliğin sürmesinin imkansız olduğunu belirterek yeniden dava açarlarsa, hakim olayın esasına girmeden boşanma kararı vermek zorunda kalacaktır.
2- Tarafların her ikisinin de boşanmayı istemesi ancak koşullarda anlaşamamaları durumu
Yukarıda anlatılanın aksine, bu durumda evliliğin her iki tarafı da boşanmak istemekte ancak koşullarda anlaşamamaktadır. Bu koşullar genelde çocukların velayeti, nafaka, tazminat istemleri ya da aile konutunun tahsisi şeklinde karşımıza çıkar. Uygulamada boşanmak isteyen taraflardan biri yukarıdaki koşul ve istemlerini de dahil ederek davasını açar. Boşanmak isteyen taraf davalı sıfatıyla istemde bulunamayacağından, karşı dava açmak suretiyle kendi istemlerini içeren yeni bir dava açar ve bu iki dava birleştirilir. İlk davayı açan taraf davacı – karşı davalı sıfatı alacakken ikinci davayı açan taraf ise davalı – karşı davacı sıfatını alacaktır. Bu noktada davayı ilk kimin açtığının herhangi bir önemi yoktur. Yargılama boyunca her iki taraf da boşanmada kusurlu olan tarafın karşı yan olduğu yönünde delil ve ispatlarını sunar. Yargılama sonunda Aile Mahkemesi Hakimi her ne kadar yukarıda anlatılanlar ışığında “ayrılık kararı” verebilecek olsa da, çoğu zaman tarafların boşanmasına karar verir. Burada önemli olan husus hangi yanın boşanma isteğine karar verileceğidir. Zira bahsettiğimiz uyuşmazlık konusu koşullar hakkında kimin lehine karar verileceği de buna bağlıdır. Yani Hakim aynı anda iki tarafın da davasını kabul edemez. Taraflardan birinin davasını kabul edip diğerininkini reddedecektir. Bu seçim tarafların kusuruna bağlıdır. Yani Hakim kusursuz tarafın davasını kabul edip kusurlu tarafınkini reddeder. Uyuşmazlık konusu koşul ve talepler hakkında da bu kararına istinaden kararlar verir. Yargılama giderleri ve avukatlık vekalet ücreti de aynı şekilde kusurlu bulunan taraf üzerine bırakılacaktır.
3- Boşanma sebepleri
Çekişmeli boşanma davaları usul olarak yukarıda anlatıldığı gibi görülür. Bununla birlikte sadece boşanmak istemenin boşanmak için yeterli olmadığının bilinmesi gerekir. Kanun, boşanma sebeplerini açık şekilde belirtmiştir. Boşanmak isteyen taraf / taraflar bu sebeplerden birine ya da birkaçına dayanmalıdır. İki tür boşanma sebebi belirtilmiştir. Bunlar genel ve özel sebepler olarak kategorize edilebilir. Genel boşanma sebebinde karşı tarafın evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiası söz konusudur ve kusur tartışması yaşanacaktır. Özel boşanma sebeplerinde ise kanunda belirtilen 5 sebepten herhangi birinin gerçekleşmesi yeterlidir. Bu sebeplerden birinin ya da birkaçının gerçekleşmesi ve diğer eş tarafından ispat edilmesi halinde; sebebi gerçekleştiren eş direkt olarak kusurlu sayılır. Böylece boşanmak için başkaca sebep aranmayacak, Hakim boşanmaya karar verecektir. Özel boşanma sebepleri TMK m. 161-165 arasında düzenlenmiştir ve aşağıdaki gibidir:
-
Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası
-
Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış nedenleri ile boşanma davası
-
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme sebepleri ile boşanma davası
-
Terk Sebebiyle boşanma davası
-
Akıl Hastalığı sebebiyle boşanma davası
Davacı yan davasını bu sebeplerden herhangi birine ya da birkaçına dayandırarak davasını açabilir. İzmir’de avukatlar en çok özel sebeplerden herhangi birine dayanmakla birlikte genel boşanma sebebi olan “evlilik birliğinin temelden sarsılması” sebebine aynı anda dayanmaktadır. Yani konuyu biraz daha açmak gerekirse, İzmir’de bir avukat, boşanma istemi ile karşısına gelen kişiye, her ne kadar aldatıldığını iddia etse de, ispat zorluğunu gözeterek zina ile birlikte genel boşanma sebebiyle de dava açmayı önerir. Zira başta zina olmak üzere özel boşanma sebepleri ispatı zor sebeplerdir. Örneğin zina eylemi genelde mahrem ortamlarda gerçekleşir ve aldatıldığını düşünen eş, aldatıldığından %100 emin olsa dahi bunu yazılı ya da görsel delillerle ispatlaması mümkün olmadığından, sadece zinaya dayalı davanın reddedilmesi tehlikesi vardır. Bu hususları çok iyi bilen İzmir Avukatı, terditli adını verdiğimiz dava yolunu seçerek birden fazla sebebe dayanır ve davasını bu yönde açar.
4- İzmir’in en iyi çekişmeli boşanma avukatı kimdir?
Herhangi bir hukuki uyuşmazlıkta olduğu gibi çekişmeli boşanma davalarında da en iyi diye bir kavram yoktur. İzmir boşanmaların en çok gerçekleştiği illerin başında gelmektedir. Bu sebepten hemen hemen her avukat çekişmeli boşanma davalarında vekalet hizmeti vermektedir. Burada avukatın yaşının ya da cinsiyetinin de önemi yoktur. Önemli olan husus kusur kavramının doğru değerlendirilmesi ve doğru boşanma sebeplerine dayanarak dava açmaktır. Aksi takdirde %100 kusursuz olan eşin dahi açacağı dava reddedilebilir. Dolayısıyla güncel içtihatları ve Yargıtay kararlarını takip eden, dava konusu istemlerini açık ve net şekilde ifade edebilen her avukat, en iyi avukattır.
5- Çekişmeli boşanma davasında avukatlık ücretleri ne kadardır?
Her avukatın emek ve bilgisine paralel bir tarifesi vardır. Dolayısıyla sabit bir ücretlendirmenin mümkün olmadığının bilinmesi gerekir. Her ne kadar üst sınır olmasa da, alt sınır Türkiye Barolar Birliği tarafından tespit edilmiştir. TBB Asgari Ücret Tarifesine göre 2019 yılı için çekişmeli boşanma davaları için avukata en az 2.725,00-TL ödenecektir. Bu ücret yargılama giderlerinden bağımsızdır. Eğer dava maddi talepler de içeriyorsa (tazminat gibi) genelde avukatlar hükmedilecek tazminat üzerinden de yüzdelik talebinde bulunur. Yani dava başında peşin bir ücret, dava sonunda yüzdelik şeklinde anlaşma en ideal avukatlık sözleşmesidir. Miktarın ya da yüzdenin ne olacağı sorusu ise avukat ile müvekkilin hür iradeleriyle belirlenecektir.
İzmir Boşanma Avukatı Ramazan Sertan Safsöz