FETÖ/PDY yargılamaları usulleri, deliller ve avukat seçimleri hakkında genel bilgileri daha önce paylaşmıştık. Göz atmak için: https://www.safsoz.av.tr/izmirde-feto-davalarina-bakan-avukatlar/
Yine kısa süre önce HAMYO sınav usulsüzlüğü konulu yargılama hakkında da kısıtlılık kararına riayet etmek suretiyle (halihazırda yargılamanın sürüyor olması sebebiyle) kabaca bilgiler sunduk: https://www.safsoz.av.tr/hamyo-sinavi-aday-numarasi-ile-feto-uyeligi-tespiti-izmir-avukat/
Geldiğimiz aşamada ise FETÖ operasyonlarının devam ettiğini, operasyonların özellikle TSK içine sızdığı iddia edilen kişilere karşı yürütüldüğü, bu kişilerin tespiti için kullanılan en yaygın delilin ise ankesörlü / kontörlü sabit hatlar üzerinden yapılan aramalar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Son günlerde tarafımıza yöneltilen soruların başında geldiği için ankesör konusunu ele almaya çalışacağız.
Öncelikle ankesörlü aranma delilinin çıkış noktasına göz atalım. İddiaya göre FETÖ/PDY terör örgütü hükümet ile MİT krizini yaşadıktan sonra özelikle TSK’da ve Emniyette görev yapan, özel olarak yetiştirilen ve görevlendirilen örgüt mensuplarının deşifre olmasını engellemek amacıyla doğrudan doğruya iletişim kurmayı bırakmış. Yani özellikle TSK bünyesinde yer alan örgüt mensuplarının bağlı olduğu imamlar, bu kişilerle temaslarını ankesörlü ya da kontörlü sabit hatlar vasıtasıyla; kimliklerini gizlemek suretiyle kurmaya başlamışlar. Bu durum özellikle 2012-2-14 yılları arasında yaşanmış. İmamlar bir ankesörlü / kontörlü hatlı telefondan kendisine bağlı örgüt mensuplarını (her bir imama bağlı örgüt mensubu sayısı 1 olabileceği gibi 10 da olabiliyor.) teker teker arayarak bir sonraki toplantı gün ve saatlerini bildirmişler.
Etkin pişmanlıktan yararlanan örgüt itirafçılarının bu anlatımları karşısında Emniyet güçleri, Türkiye genelindeki tüm ankesörlü / kontörlü sabit hatların geçmişe yönelik arama kayıtlarını incelemeye aldı. Bu telefonlardan TSK mensubu kişilerin aramalarına ulaştı ve operasyonlar başladı. Bu araştırmalar neticesinde iki tür arama kaydına rastlandığını söyleyebiliriz.
1- Ankesörlü / kontörlü sabit hat üzerinden tekil aramalar
Bu tip aramalarda ankesörlü / kontörlü hattan arayan kişinin sadece bir kişiyi aradığı gözlenmekte. Yani görülen tek şey, şüphelinin herhangi bir tarihte herhangi bir sabit numaradan aranmasından ibaret. Bu tip tekil aramaların sayısı az ise ve şüpheli hakkında başkaca delil bulunamazsa soruşturmalar genelde takipsizlikle sonuçlanıyor. Başka yan delillerle desteklenmesi halinde ise mahkumiyet kararı verilebiliyor. Ölçüt tabii ki yine yargılamayı yürüten Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin vicdanı kanaati. Bu kanaati oluşturan ise yargılanan kişinin bizzat kendisi ve dolayısıyla avukatı. Dolayısıyla “birkaç aramadan bir şey çıkmaz” yaklaşımı ile görmezden gelinmemesi gereken bir delil türü olduğunu söylemek zorundayız.
2- Ankesörlü / kontörlü sabit hat üzerinden ardışık aramalar
Bu tip aramalara ise ankesörlü / kontörlü hattan arayan kişinin sadece bir kişiyi aramadığı, ardı ardına birden fazla TSK mensubunu aradığı görülmekte. Yani iddiaya göre ilgili imam sabit hattın başına geçiyor, kendisine bağlı örgüt mensuplarını teker teker arıyor. Aramalar arasında çok kısa süreler olması sebebiyle aramaların aynı kişi tarafından yapıldığı iddiası mevcut. Tekil aramalara göre delil değeri çok daha yüksek olan bu tür ardışık aramalarda, aranan kişiler arasında geçmişte başka iddialar ile FETÖ/PDY üyeliğinden ya da iltisakından işlem yapılmışsa, daha da kötüsü o kişilerden biri ya da birkaçı etkin pişmanlık kapsamında suçlamaları kabul etmişse; oldukça vahim durumlar ortaya çıkabiliyor.
Ne Öneriyoruz? Böyle bir arama kaydı çıktıysa her şey bitmiş midir?
Öncelikle ankesörlü / kontörlü sabit hatlardan yapılan aramalar neticesinde açılan soruşturmaları ciddiye almanızı öneriyoruz. Zira aranma sayısı çok değilse çoğu zaman kişiler tutuksuz yargılanıyor. Bununla birlikte tutuksuz yargılanan şahısların direkt olarak hükümle birlikte tutuklanmaları da az görülen bir durum değil. Sadece ilimiz İzmir genelinde 2019 başından 2020 yılı ortalarına kadar yüzlerce kişinin bu aramalar neticesinde mahkumiyetine karar verildiğini gözden kaçırmamalı.
Aramaları hatırlamıyorum, kim tarafından neden arandığımı bilmiyorum / bilmek zorunda değilim yaklaşımın da yargılanan kişiye fayda sağlamadığını hatırlatmalıyız. Dolayısıyla bu tür yargılamalarda rasyonel davranmanızı, FETÖ / PDY terör örgütü üyeliği iddiasıyla belirlenen delilleri dikkate almanızı, aleyhe delilleri çürütmenin yollarını bulmanızı ve lehe delilleri bizzat Mahkemeye sunmanızı öneririz. Mahkemelerin soyut söylemlere itibar etmediğini, her iddianızın (lehinize delil niteliği de taşısa) bir somut delile dayanması gerektiğini unutmamalısınız. Ayrıca FETÖ / PDY yargılamaları hakkında yeterli tecrübesi olmayan kişilerin “bir şey olmaz, bir şey çıkmaz” türünden telkinlerini dikkate almamanızı, işin ciddiyetinde olmanızı ve bu konularda uzman avukatlardan destek almanızı tavsiye ederiz.
Av. Ramazan Sertan Safsöz