Türk Ceza Kanunun en yüksek cezai müeyyide ön gördüğü suçlardan biri de TCK İkinci Kısım, Altıncı Bölümde düzenlenen cinsel saldırı suçlarıdır. m. 102 – 105 arasında düzenlenen işbu suçun 4 farklı tipi mevcuttur. Konunun hassasiyetine özen göstermek koşuluyla suç tiplerini kanunda yer alan maddeler üzerinden ayrı ayrı ele alıp, sanık avukatı olarak görev yapmakta olan avukatlar için dikkat etmeleri gereken konulara değinmeye çalışacağız.
TCK m. 102/1:
Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
Madde, en basit haliyle cinsel saldırı suçunu tanımlamış ve 5 yıldan 10 yıla kadar ceza ön görmüştür. Madde içeriğinden de görüleceği üzere, burada suçun tanımı “cinsel amaçlı” olarak mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal etmekten ibarettir. Vücut dokunulmazlığının ihlalinin yöntemi, türü ya da şekli önemli değildir. Önemli olan cinsel amaçlı olmasıdır. Devamı maddelerde belirtilen nitelikli hallerin varlığı dışında kalan her türlü cinsel saldırıda işbu madde hükümleri uygulanacaktır.
CİNSEL TACİZ – SARKINTILIK SUÇU
Burada dikkat edilmesi gereken husus, maddenin ikinci cümlesinde yer alan eylemin sarkıntılık düzeyinde kalması halinde daha az ceza öngörülmesidir. Sarkıntılık düzeyi Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre eylemin söz söyleme ya da belli-belirsiz dokunuşlarla sınırlı olması halidir. Konu hakkında önemli Yargıtay kararları bu başlık altında paylaşılacaktır. Bu eylemleri aşan durumlarda ise cinsel saldırının yani tecavüzün varlığı kabul edilir. Sarkıntılık düzeyinin ölçütleri, avukatlarca bilinmesi gereken konuların başında gelir. TCK m. 102/1 uyarınca yapılan yargılamalar Asliye Ceza Mahkemelerinde görülür. (Örnek: İzmir Asliye Ceza Mahkemeleri.)
TCK m. 102/2:
Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
Madde lafzından da anlaşılacağı üzere, saldırganın mağdurun vücuduna herhangi bir organ ya da sair cisim sokmak suretiyle cinsel saldırı eylemini gerçekleştirmesi halinde, suç nitelikli hal alacak ve eylemi gerçekleştiren kişi 12 yıldan az olmamak koşuluyla hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Burada bahsedilen organ erkeğin cinsellik organı olabileceği gibi, el ya da eyleme müsait başkaca bir organ da olabilir. Sair cisimden anlaşılması gereken de yine mağdurun (mağdur kadın da erkek de olabilir) vücuduna sokulmaya müsait her türlü eşya olabilir.
Yargıtay içtihatlarına göre TCK m. 102/2 kapsamında vücudun organ ya da sair cisim sokulabilen bölgeleri mağdur kadınlar için cinsel organ, makat deliği ya da ağız olarak değerlendirilirken mağdur erkekler için makat deliği ve ağızdan ibarettir.
Burada merak edilen, avukatlarca da bilinmesi gereken husus, TCK m. 102/2 kapsamında kadının saldırgan, erkeğin mağdur olup olamayacağı sorusudur. Bu sorunun cevabı, uygulamada ve yargılamalarda pek rastlanmasa da evet olacaktır. Zira bir kadın tarafından, zorla erkeğin organlarının kendi vücuduna sokulması şeklinde gerçekleşecek bir eylem de TCK m. 102/2 kapsamında değerlendirilmelidir ve mevcut durumda kadın sanık, erkek mağdur olacaktır. Özetlemek gerekirse, TCK m. 102/2 kapsamında suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızası dışında bahsi geçen eylem tipinin oluşmasıdır. Eylemin oluşması halinde rızası olmayan taraf kadın ya da erkek olması fark etmeksizin mağdur, eylemi mağdurun istemi dışında gerçekleştiren kişi ise saldırgan olarak nitelendirilecektir.
Maddenin ikinci cümlesinde ise eylemin eşe karşı işlenmesi halinde suçun soruşturma ve kovuşturmasının şikayete bağlı oluşu düzenlenmiştir. Burada anlaşılması gereken temel husus, kanunun evli çiftlerde dahi vücut dokunulmazlığını korumaya aldığı, evliliklerde taraflardan birinin rıza göstermemesi halinde, diğer tarafın onu cinsel ilişkiye zorlayamayacağıdır. Evli çiftler arasında TCK m. 102/1 kapsamında bir suçun oluşup oluşamayacağı sorusunun cevabı ise hukuki kanaatimize göre oluşamayacağı yönündedir.
TCK m. 102/2 kapsamında vücuda organ ya da sair cisim sokmak suretiyle cinsel saldırı suçlarına ilişkin davaların hangi mahkemede görüleceği (görevli mahkeme) sorusunun cevabı ise Ağır Ceza Mahkemeleridir. Davanın görüleceği yetkili mahkeme ise suçun oluştuğu yer mahkemesidir. Örneğin eylemin İzmir ilinde meydana gelmesi halinde, yargılama İzmir Ağır Ceza Mahkemelerinde görülecektir.
TCK m. 102/3, TCK m. 102/1 ile 102/2’de nitelendirilen eylemlerin nitelikli hallerini sıralar. Yani bu nitelikli haller suçlardan hangisini içerirse içersin uygulanacak ve uygulanacağı suç yönünden artırım uygulanacaktır. Madde “Suçun;” diyerek başlar ve nitelikli hallerin sıralanması neticesinde “işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.” şeklinde sona erer. Yani aşağıdaki hallerde verilecek ceza, TCK m. 102/1 kapsamındaysa 5 yıldan 10 yıla kadar verilebilen ceza üzerinden; TCK m. 102/2, yani tecavüz davaları kapsamındaysa 12 yıldan az olmamak koşuluyla verilecek ceza üzerinden yarı oranında artırılacaktır. Biz de sıraya bağlı kalarak açıklamaya çalışalım.
Suçun;
TCK m. 102/3-a: Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
Maddeden de rahatlıkla anlaşılabileceği gibi suçun beden gücü ve ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişilere karşı işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Yani suç, vücudundaki herhangi bir hastalık ya da rahatsızlıktan dolayı normal bir insan kuvvetinde / kudretinde olmayan kişilere karşı işlenmesi halinde madde uygulama alanı bulacaktır. Burada normal insandan kasıt, olağan koşullarda yaşayan, sağlıklı bir insanı ifade eder. Aynı şekilde suçun ruhsal olarak içinde bulunduğu eylemi nitelendiremeyen ya da anlamını bilmeyen kişilere karşı işlenmesi halinde de işbu madde uygulanacaktır. Akıl hastaları bu kapsamda değerlendirilir.
Bu maddede hakkında en çok sorulan, uyuyan kişilere karşı cinsel saldırı eyleminin gerçekleşmesi halinde TCK m. 102/3-a hükümleri uygulanabilir mi sorusudur. Kanaatimizce uyku hali TCK m. 102/1 kapsamında gerçekleşecek eylemler için (basit cinsel saldırı) kolaylık sağlarken TCK m. 102/2 kapsamında tecavüz şeklinde gerçekleşecek eylemler için (organ ya da sair cisim sokma) kolaylık sağlamayacaktır. Dolayısıyla basit cinsel saldırı eyleminin mağdurun uyuması sırasında gerçekleşmesi durumunda TCK m. 102/3-a hükümlerinin uygulanabileceği, organ ya da sair cisim sokma yoluyla gerçekleşen cinsel saldırı eyleminde ise oluşamayacağını düşünüyorum.
TCK 102/3-b: Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
Madde oldukça anlaşılır olmakla birlikte, birkaç örnekle daha iyi ifade edilebileceğini düşünüyorum. Gözaltına alınmış bir mağdura karşı polisin, vesayet altına alınmış birine karşı vasinin, yanında çalışan birine karşı patronun cinsel saldırı eylemi bu madde kapsamında değerlendirilecek ve saldırgana ceza verilecektir. Burada önemli olan husus saldırganın polis, vasi ya da patron olması değil; eylemini bu vasıfların sağladığı olanakları kullanmak suretiyle gerçekleştirmiş olmasıdır. Dolayısıyla TCK m. 102/3-b maddesi uyarınca yargılanan bir sanığın avukatı için dikkat edilmesi gereken temel mesele, suç vasfının doğru tayini olmalıdır.
TCK m. 102/3-c: Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
Madde son derece açıktır. TCK m. 102/1 ve 102/2’de düzenlenen eylemlerin üçüncü derece de dahil kan ve kayın hısımları tarafından gerçekleştirilmesi halinde işbu madde uygulanacak ve ceza yarı oranında artırılacaktır. Kan ve kayın hısımlığı dereceleri için Türk Medeni Kanunu uygulanacaktır. Kanuna göre amca / dayı / hala / teyze üçüncü dereceye dahil olmakla birlikte kuzenler dördüncü derece olup kuzenlerce gerçekleşen eylemlerde bu madde uygulanmayacaktır.
TCK m. 102/3-d: Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
Belirtildiği üzere saldırganın silah kullanması (burada anlaşılması gereken sadece ateşli silahlar değil, bıçakların hatta sopaların dahi silah olarak değerlendirileceğidir.) ya da saldırının birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağıdır. Burada “birden fazla kişi tarafından birlikte” tanımı üzerinde durmakta yarar var. “Birlikte” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, birden fazla kişinin mağduru etkisiz hale getirmesi neticesinde içlerinden sadece birinin eylemi gerçekleştirmesi halinde bu madde uygulanmaz. Maddenin uygulanabilmesi için eylemin birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Eylemden kasıt ise cinsel saldırı (tecavüz) eylemidir.
TCK m. 102/3-e: İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
Cinsel saldırı eyleminin toplu taşıma araçları, kalabalık caddeler ya da marketler gibi yerlerde gerçekleşmesi halinde bu madde uygulanacak ve saldırgana verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. İzmir metro, Karşıyaka Çarşı, İzmir Optimum Outlet gibi yerler maddenin uygulama alanına örnek gösterilebilir.
Yukarıda anlatılan TCK m. 102/3 kapsamındaki tüm eylemler cinsel saldırı suçunun nitelikli hallerini oluşturmaktadır. Bir sonraki maddeye geçelim.
TCK m. 102/4: Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Cinsel saldırı eyleminde mağdur saldırgana karşı fiziksel olarak direnebileceği gibi, direnemediği durumlarda da gerçekleşebilir. Mağdurun direnmemesi suçun oluşumuna engel değildir. Bununla birlikte mağdurun direnmesi halinde saldırganın bu direnişi kırabilmek amacıyla fiziksel şiddet uygulaması halinde ve bu fiziksel şiddetin nitelikli yaralama suçunu oluşturması halinde, cinsel saldırı suçu TCK m. 102/4 kapsamında değerlendirilecek, eylemin niteliğine göre verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Saldırgana ayrıca kasten yaralama suçundan da ceza verilecektir. Şiddet ve cebirin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek seviyede olması halinde ise ayrıca kasten yaralama suçundan ceza verilmeyecektir.
TCK m. 102/5: Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Cinsel saldırı eylemi neticesinde mağdurun ölmesi ya da bitkisel hayata girmesi halinde, saldırganın ağırlaştırılmış hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilir. Dikkat edilmesi gereken, bu maddenin uygulanabilmesi için mağdurun eylem neticesinde ölmesi ya da bitkisel hayata girmesidir. Mağdurun zaten bitkisel hayatta olması halinde TCK m. 102/3-a uygulanacaktır.
TCK m. 102 (cinsel saldırı – tecavüz suçları) hakkında genel bilgiler ile sanık ve avukatlara öneriler
Yukarıda suçun niteliği ve cezaları ile ağırlaştırılmış hallerini ayrıntılı olarak ele aldık. Bununla birlikte cinsel saldırı suçlarına özgü bir takım hususları da açıklamakta yarar görüyoruz. En temelde, ispat hususunun yargılama esnasında ceza hukukunun temel ilkelerinden ayrışmasıdır. Yani şüpheden sanık yararlanır ilkesi bu suçta pek uygulama alanı bulmaz.
Sıkça sorulan, cinsel saldırı suçlarında kadının beyanı esas alınır söylemi doğru mudur sorusunun cevabı eksik ama evet olacaktır. Gerçekten de, bu yargılamalara konu eylemlerin daha çok mahrem ortamlarda gerçekleşmesi ve Yargıtayca kadının kendi iffetine kolay kolay söz söyletmeyeceği düşüncesi neticesinde cinsel saldırı / tecavüz suçları davalarında kadının soyut beyanına olağanüstü seviyede değer verilmektedir.
Kadının beyanı ceza verilmesi için tek başına yeterli midir sorusunun cevabı da eksik ama evet şeklindedir. Cinsel saldırı suçlarında sanık avukatlarının dikkat etmesi gereken iki konu vardır. Birincisi suç vasfının doğru nitelendirilmesidir. Eylemin kanuna uyması suçun kanuniliği ilkesinin sonucudur. Yukarıda da görüleceği üzere bu suçun birbirine yakın birçok eylemsel yönü olmakla birlikte konunun avukatlarca iyi bilinmesi önem arz etmektedir. Savunmanın diğer yönünü ise kadının soyut beyanına özel bir önem verilse de, bu beyanın mutlak ve bozulamaz bir karine olmadığının bilinci oluşturmaktadır. Kadının soyut beyanı üzerine ispat külfetinin sanık erkeğe yüklendiği unutulmamalıdır. Daha iyi bir anlatımla, kadının soyut beyanına karşı sanığın somut beyan ve delilleri konulmalıdır. Zira sanık somut delillerle eylemin gerçekleşmediğini ispat edemezse, suçun işlendiği kabul edilecektir.
Bazı İzmir Ceza Avukatlarınca cinsel saldırı davalarında yapılan bir başka hata, mağdurun kimliği ve kişiliği üzerinden savunma yapma hatasıdır. Cinsel saldırı suçlarında MAĞDURUN KİMLİĞİ, KİŞİLİĞİ YA DA YAŞAM TARZI CEZAİ İNDİRİM SUNMAZ, meşru savunma olarak da değerlendirilmez. Hiç kimsenin davranışları bir başka kişinin o kişiye karşı cinsel saldırı eylemini gerçekleştirme hakkı vermez. Bu türden yapılan savunmaların sanığa hiçbir faydası olamayacağı gibi, toplumda oluşacak infial neticesinde sanığın durumunun daha da kötüleşmesine yol açabilir. Sanık eğer eylemin gerçekleşmediğini iddia ediyorsa, bu iddiasını kendi şahsi durumu üzerinden delillerle savunma yapacaktır. Ceza avukatlarının hukuki desteği de bu çerçevede kalmalı, savunma sınırlarını aşarak suretiyle mağduru yeren, aşağılayan ya da eylemi meşru göstermeye çalışan savunmalar yapılmamalıdır.
Özetle, tutuksuz yargılanmanın yargılama sonucunda beraat kararına karine teşkil etmediğini, kendine özgü nitelikleri olan cinsel saldırı, tecavüz ve taciz davalarında özellikle sanık olarak yargılananların, bu TCK m. 102 konusunda uzman avukatlarla çalışmasında yarar görüyoruz.
Av. Ramazan Sertan Safsöz